Thursday, August 19, 2010

ennui

bu oyunu hep birlikte oynuyoruz, bazen. ve ben bu oyundan çok sıkılıyorum, bazen.

Saturday, August 14, 2010

eve doğrulmak

son 9 senedir filan blog yazıyor(d)um. ara ara, ara vermeler dışında. hiç bu kadar ara verdiğim olmamıştı. herkesin bir eskiden'i vardır, ve bir çoğumuzun eskiden'i gibi, ben de eskiden sırf yazma ihtiyacından, özgürlüğüğü oldukça kısıtlanan bir ergen olduğumdan, ve yazı tek dostum filan olduğundan yazıyor idim. oldukça melankolik, depresif yazılar. hiç mutluyken yazmamışım. öyle görünüyor yani. ama aslında mutlu olduğum için yazıyordum, gibi. gerçekten mutsuz bir insanın yazı yazabileceğini sanmıyorum. mutsuzluğunu kullanabilen birinde hala biraz mut vardır sanıyorum. her neyse. etrafta ve dünyada, kendi içimde, kendime yaşattığım adaletsizliklerden daha büyük, önemli şeyler olduğunu, aslında belki de katili daha iyi tanıdığımı; ve bunlar oluyorken kendime uydurduğum melankolik, dipsiz dünyaya ve onun getirdiği ağırlıklara kapılmanın çok bencilce, ergence olduğunu düşünüyordum. zira eninde sonunda bakıyorsun ki yaptığın bir sorgulama bile değil. sayıklamalardan ibaret. çoğu çöp. cevap yok, çünkü yeterince ışık yok. cevap yok çünkü karanlık; asıl içindekilere bakmamak, yüzleşmemek için olabildiğince karartıyorsun ortamı. cevap olmayacak çünkü cevapla derdin yok.

üzüldüğüne bile inanamıyorum.

yine de introspekşın, içgörü önemli. içgörü için dönmüş değilim, ama ne kadar içgörü yapabildiğimi, ya da; içgörünün ne kadarını yapabildiğimi bilmek isterdim doğrusu*. o da değilse, belki birkaç takla atabilirim diye umuyorum. edebi olması kaydıyla. asıl niyetim başkalarını tanımak. işim bu değil mi zaten? bir terapistin en iyi malzemesi kendisidir.

içgörüden filan bahsetmeyi hiç düşünmüyordum aslında, nerden çıktı bilmiyorum.

zihnimde birkaç katmanda zaplıyordum. melankoli ergenlik, dünyada senin uydurduğun, büyüttüğün sorunlardan çok daha büyük sorunlar, acılar var. cevap da aramıyorsun. ve ney? hah, kendini yazmıyorsan kendine de uzaklaşıyorsun. kendine uzaklaşınca, dünyaya da. topaç gibi dönüyorsun, ne çemberin içinde durabiliyorsun, ne de dışında. saçmasapan sekiyorsun. işte bu iç ve dış sorununun üzerinden gelebilmek istiyorum. çemberin hem içini, hem dışını kaplayanın içinde durmak istiyorum. şu an için dilediğim bu. hoş gelmiştir umarım.

* içgörü yapmak. hemen ukalalık yapmayın. içgörü yapılarak sahip olunan bir şeydir içgörü.